30 Kasım 2005

İKİ RENKLİ KURABİYELER


MALZEMELER:
125 gr. margarin
1 yumurtanın beyazı
3 çay bardağı pudra şekeri
3 su bardağı un
1 paket vanilin
2 çorba kaşığı kakao
2 çorba kaşığı su
YAPILIŞI:
Öncelikle yumurta beyazı şeker ve margarini iyice çırpın. daha sonra un ve vanilini ekleyip yoğurun. Hamurun yarısını ayırıp diğer yarısına kakao ve suyu ekleyerek tekrar yoğurun. Bunları streçe sarıp 20 dakika buzdolabında dinlendirin. Dolaptan çıkardığınız hamurları ayrı ayrı açın ve üst üste koyup rulo şeklinde sarın. Bu rulodan 1,5 cm eninde yuvarlaklar kesin ve yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine yerleştirip 180 derece fırında pişirin. Benim fırınımda 10-15 dakikada pişti. Ben hamuru biraz ince açmışım o yüzden görüntüsü böyle oldu. Hamuru biraz kalınca bırakırsanız güzel bir spiral şekli oluyor. Çayla, sütle veya kahveyle afiyetle yiyorsunuz :)

Etiketler:

28 Kasım 2005

BALKABAĞI SALATASI


MALZEMELER
4 dilim balkabağı
3 diş sarımsak
1 çorba kaşığı zeytinyağı
Birer çorba kaşığı balsamik sirke, üzüm sirkesi, nar ekşisi
Birer tatlı kaşığı mayonez ve yoğurt
Kırmızı biber, tuz
Yarım çay bardağı dilimlenmiş kornişon turşu
Yarım çay bardağı ayıklanmış kabak çekirdeği
Bir dolmalık biber
YAPILIŞI
Balkabaklarını küçük küpler halinde doğrayıp zeytinyağı ve dövülmüş sarımsakla kavurun. Bir kapta sirkeleri, nar ekşisini, yoğurt ve mayonezi, kırmızı biber ve tuzu karıştırıp salatanın sosunu hazırlayın. Sotelenmiş balkabaklarını servis tabağına alın. Turşuları ekleyip karıştırın. Üzerine kabak çekirdeğini serpin ve etrafına doğradığınız dolmalık biberleri yerleştirin. Kabak çekirdeği için isterseniz balkabağını ayıklarken içindekileri atmayın ve yıkayıp kuruttuktan sonra hafif tuzda kavurun. Ben atmaya kıyamıyorum da :). Sosunu üstüne gezdirerek dökün. (Balkabağı yumuşamış olduğundan parçalanmaması için çok karıştırmamaya dikkat etmek gerekiyor) Soğuk olarak servis edin.

Etiketler:

25 Kasım 2005

REZENELİ EKMEK


İşte bunlar da benim küçük ekmeklerim :)
MALZEMELER
500 gr un
Aldığı kadar süt
1 paket instant maya
1 çorba kaşığı tuz
1 çay kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı rezene
1 tatlı kaşığı biberiye
YAPILIŞI

Un, tuz, şeker, maya ve sütü yoğurun. İçine rezene ve biberiyeyi katıp biraz daha yoğurun. Üstünü bir bezle örtüp sıcak bir yerde (mesela kalorifer üstü) bir, bir buçuk saat kadar mayalanmaya bırakın. Hamurunuz iyice kabarınca bir tepsiye yağlı kağıt serin ve hamurunuzdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayarak tepsiye dizin. Ben hafif spiral şekli verdim. Küçük bir kasede biraz zeytinyağı ve sütü karıştırıp ekmeklerin üstüne az miktarda sürün ve taze çekilmiş karabiber serpin. 180 dereceye ısıtılmış fırında ekmekleriniz altın rengi olana kadar pişirin.
Ben Zencefil’deki ekmekler gibi tadı olan küçük ekmekler yapmak istemiştim ve istediğim sonucu aldım. Ayrıca küçük de olsalar biz dilimleyerek yemeyi de çok sevdik.
Afiyet olsun...
Rezeneyle ilgili bir yazı okumak isterseniz; bu nasıl bir bitkidir, neye yarar diye merak ediyorsanız aşağıya tıklayabilirsiniz :)
"Romalılar'ın baştacı rezene, bilinen en eski şifalı otlardan biri. Akdeniz'in bu faydalı bitkisi, Romalı gladyatörlerin başarı sembolü olarak da tarihe geçti." Devamı...

Etiketler: ,

22 Kasım 2005

KOKULU ve MEYVELİ PİLAV


Bu aralar mutfakta yaratıcılık damarım kabardı ve kafamda garip tarifler uçuşuyor. Fakat bu ilham perileri tam da bütün gün çalışmam gereken zamanda gelmeyi uygun gömüşler, ben de şimdilik kendilerini aklımın bir köşesinde misafir etmekteyim, müsait olunca kendilerini daha iyi ağırlayacağım. Bir iki gündür sürekli balkabaklı tariflerle meşgul kafam ama kolayıma geldi babaannemin kabak tatlısından yaptım, diğerleri sonra.

Sonra güzel kokulu ve kuru meyveli bu pilavı yaptım, tarifini yazmak istedim. Bu pilavı yaparken yanına et de yapmıştım ama maalesef onun resmi çekilemedi. Önce eti haşladım ve haşlarken suyuna karanfil, kekik, bol tane karabiber ve biraz kırmızı şarap koydum. Pilava da bu et suyunu kullandım. Ama eğer o sırada et yapmayı düşünmüyorsanız cezveye bir bardak su, içine karanfil ve karabiber koyup kısık ateşte kaynatın. Kaynayınca karanfilleri (isterseniz karabiberleri de) çıkarın. İçine bir et suyu tableti koyup eritin ve pilava bunu katın. Yıkadığınız 2 bardak pirinci, 2 kaşık tereyağı ve biraz zeytinyağıyla tencereye alıp kavurun. Ufak ufak doğradığınız 4-5 kuru kayısıyı ve 1 yemek kaşığı kuş üzümünü de ekleyin. Et suyuyla beraber toplam 4 bardak edecek kadar su ekleyin. Tuz ve bir tutam tarçın atın ve pişirin. İsterseniz badem veya çam fıstığı da ekleyebilirsiniz tabii. Öyle yapacaksanız pirinçle beraber kavurmanız gerekir ama bence öyle çok karışık bir pilav olur : ) .
Etin yanına çok yakışan bir pilav oldu. Değişik bir sunum için büyükçe bir kaseye önce etleri, sonra pilavı koyup üstüne hafifçe bastırarak düzleyin ve servis edeceğiniz tabağa ters çevirin. Etrafına et yemeğiniz suluysa sosundan hafifçe gezdirip veya küçük doğranmış domateslerle çevreleyip üzerine dereotu koyun. Böylece yemeğiniz hem şık görüntüsüyle, hem lezzetiyle dikkat çeker ; )

Etiketler:

21 Kasım 2005

KAR VE BALKABAĞI


Şu anda İstanbul’da pamuk gibi kar yağıyor. En sevdiğim aya, Kasıma en yakışan meyve balkabağı bence. Ve ben balkabağıyla sıcacık tatlılar yapmayı planlarken bir yandan da düşünüyorum:

Ben kara bayırlım… Karda yürürken kendimdi çok iyi hissederim. Hava yumuşacık olur, ellerinize burnunuza, saçlarınıza bembeyaz kar perileri konar ve eriyip ruhunuza karışır… Atkınıza sarınır ve nefesiniz çıkardığı buharın sıcağında kendinizi çocuk gibi hissedersiniz… Sıcak bir yere girene kadar yüzünüzün ne kadar üşüdüğünü anlayamayacak kadar keyif alırsınız karda yürürken… Sonra sıcağa girersiniz ve yüzünüz kıpkırmızı olur… Karda yürümek, sonra sevdiğiniz bir yerin cam kenarında oturup düşen karlara bakarak
sıcak çikolatanızı yudumlamak, belki sevdiğiniz bir kitap okumak veya bir arkadaşla sohbet etmek…

Kar sanki her şeyi masala boyar… Sanki herkes, her şey bir masal ülkesine geçer… Kar bütün bunları sadece yağmasıyla başarır… Ve sanki herkese, aynı havaya yaptığı gibi, çocuksu bir yumuşaklık verir…
Evet, bence kar her şeyi masala boyar…

15 Kasım 2005

KLAİCHA -HURMALI KURABİYELER



MALZEMELER
500g un
80g toz şeker
250g tuzsuz tereyağı
3 çorba kaşığı gül suyu
60ml su
250gçekirdeği çıkarılmış hurma
2 çorba kaşığı tereyağı
Ortadoğu mutfağında bir tarif. Bu çöreğin orijinal ismini bulamadım ama İran’da özellikle şeker bayramında yapılan bir hamur işiymiş. Tabii tarifi bayramdan önce vermek istedim ama bugünü beklemek gerekti :-)
YAPILIŞI
Un, yağ ve şekeri yoğurun. Sonra içine gül suyunu ve suyu ekleyerek sert bir hamur elde edecek şekilde yoğurun. Gül suyu yerine portakal çiçeği suyu da kullanılabileceğini okudum, gül tadı sevmeyenler için alternatif olabilir. Hamuru folyoya sarıp bir süre buzdolabında bekletin.
Çekirdeklerini çıkardığınız hurmaları dilimleyin ve tereyağında kavurun. Hurmalar soğuyunca hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elinizde yuvarlayın. Elinizle bastırıp ortasına hurmaları koyun ve yuvarlayın. (Bendeki tarifte yarım ay şeklinde tarif ediyordu, dilerseniz öyle de yapabilirsiniz) Kenarlarına çatalla bastırarak şekil verin. 180 dereceye ısıtılmış fırında yarım saat kadar pişirin.
Afiyet olsun.

Etiketler:

14 Kasım 2005

TUĞÇE USULÜ SICAK ÇİKOLATA


MALZEMELER
500 ml süt
80 gr bitter çikolata (1 büyük paket)
3 tepeleme tatlı kaşığı salep
2 tatlı kaşığı nescafe
2 tatlı kaşığı kakao/nesquick
½ çay kaşığı tarçın
isterseniz 3-4 kakule de ekleyebilirsiniz
YAPILIŞI
Sütü büyük bir cezveye koyup önce salebi koyun. Kısık ateşte karıştırarak pişirin. Süt ısınmaya başladığında bitter çikolatayı kırarak içine ekleyin ve tüm malzemeleri koyup karıştırmaya devam edin. Kaynamaya başlayınca ateşten alın ve fincanlara servis edin. İsterseniz, dün kardeşimin önerdiği gibi, üstüne hindistan cevizi serperek de servis edebilirsiniz. Soğuk kış geceleri için sıcacık çikolata : )

Etiketler:

12 Kasım 2005

KİTAPLAR VE BEN



Sibel kitaplarla ilgili bir şeyler anlatmakta kendisine katılmamı istemiş, yani beni sobelemiş :) Aslında bu, benim için çok çok uzun yazılabilecek bir konu. Çocukken bana hediye diye bebek getirenlere somurtup “ben kitap istiyordum” diyen, bütün bayram harçlıklarını biriktirip üstüne kasımda kitap fuarına denk gelen doğum günü sebebiyle hediye istemediğini ve hediyeye verecekleri parayı bana vermelerini söyleyip kitap fuarında kendini kaybeden biri olarak kitaplarla ilgili konuşmaya başladığımda duramayabilirim. İlkokuldan beri çevresindekiler tarafından çok kitap okumasıyla anılan biri olmam babamın her gece baş ucumda okuduğu Heidi’yle başladı sanırım… Her gece kaldığı yerden devam etmesiyle… Sonra işler çığırından çıktı tabii ;) Şimdi elimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalışayım.

En son aldığın kitaplar ?
Genelde evde okumadığım kitaplar olur ve tam kitap alacakken onları düşünür ve kendimi durdururum ve böylece bir iki kitap alarak çıkmayı başarırım :) Son aldığım kitapları hatırlamaya çalışayım…
*Tarihçi – Elizabeth Kostova
Bu kitabın arkasını okuduğumda keyif alabileceğim bir roman olduğunu düşündüm. Başta iyi gidiyordu ama sonra ilgim dağılmaya başladı. Beklediğim gibi olmadığını söyleyebilirim. Veya en azından bu aralar bana uygun bir kitap değilmiş. Tabii almak isteyenlerin şevkini kırmak istemem, arkasındaki yazı ilginizi çektiyse içinde okumanıza değecek şeyler var.

*Hesiodos: Eseri ve kaynakları – Azra Erhat & Sabahattin Eyüboğlu
Bu anlaşıldığı üzere bölümümle ilgili bir kitap. Eserlerle ilgili büyük hocaların yorumlarını okumaktan çok keyif aldığımı söyleyebilirim.
*Geçen gün kitapçıda bakıp da almadan çıktığım, dolayısıyla sırasını bekleyen kitaplar ise: Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (Umberto Eco), Moravagine (Blaise Cendras) ve Amat (İhsan Oktay Yanar).
Kaç kitabın var?
Bu soruya cevap verme imkanım yok. Hiç saymadım ve şimdi saymaya başlamak için oldukça geç ;) Geçen gün kardeşim evde kalan ve haliyle benden ona geçmiş olan odasında duran kitaplarımın dolaplarını çökerttiğinden yakınıyordu. Ona okumasını önerdim. O da bana “o dolapları çökerten kitaplar bana ne yapar biliyor musun?” diyerek uzun süre kendimize gelemeyecek kadar gülmemize sebep oldu. Tabii bir depo tutma imkanım olmadığı için canım kardeşimin bu talihsizliği bir süre daha devam edecek :)
En son okumakta olduğun kitap?
Bu aralar daha çok alanımla ilgili kitaplar okuyorum. Veya şöyle diyebilirim: Okumam gereken kitapları okumak tüm vaktimi alıyor. Yukarıda bahsettiğim Hesiodos’un yanında Tacitus’un “Agricola’nın Hayatı” isimli eserini okuyorum. Bunların arasında bir şey okumak istediğimde evdeki şiir kitaplarına gidiyorum. Bir de daha önce aldığım Albert Camus’nün “Caligula and Other Plays” kitabında okumadığım oyunları okuyorum.


En çok etkilendiğin 4 kitap?
Bu da zor bir soru. Belki bunu dört yazar olarak genellesem daha kolay olur. Bazı insanlar vardır, okudukları, seyrettikleri şeyleri kelimesi kelimesine hatırlarlar. Ben de böyle bir yetenek yok. Hatta kendi kütüphanemde duran kitaplara bakarken okuyup okumadığıma emin olamadığım kitapları uzunca incelemem gerekebiliyor. Fakat insanın okuduğu her kitap, izlediği her film onu önce olduğundan biraz daha farklı biri yapar diye düşünüyorum. Yolunuza devam ederken o kitaptan bir şeyler mutlaka sizde kalmıştır. Ama elimden geldiğince eleyerek, okuduğum dönemde hayatımda sekmeler yaratan ve okuduğumda kendimi daha tamamlanmış hissettiğim, bende yer eden veya çok keyifle okuduğum dört kitabı yazmaya çalışayım.
*J. P. Sartre, Akıl Çağı
*Milan Kundera, Yaşam Başka Yerde
*Ayn Rand, The Fountainhead (Yaşam Pınarı)
*Shakespeare, Hamlet

10 Kasım 2005


BUGÜN BENİM DOĞUMGÜNÜM :)
YAŞAMIMA GÜLÜMSE KATAN HERKESE ÇOK ÇOK TEŞEKKÜRLER...

KABAK TATLISI PASTASI :)


MALZEMELER:
2 kg balkabağı
2,5 bardak toz şeker
3-4 adet karanfil
1-2 sakız
½ kg kaymak
1 bardak çekilmiş ceviz içi
Bu tatlıyı hafta sonu babaannem yaptı. Tahmin edebileceğiniz gibi ölçülerle tarif alamadım ama yaklaşık olarak böyle. Aslında bu, ölçülerini kendinize göre ayarlayacağınız bir tatlı. Yapımı zor değil ve tadı muhteşem. Ayrıca çok da güzel görünüyor :) Geçelim tarife… Soyulmuş ve kesilmiş kabakları çok az suyla tencereye koyun. İçine karanfilleri de koyun ve haşlayın. Haşlandıktan sonra karanfilleri çıkarın ve suyunu süzün. Daha sonra kabağı isterseniz rondoda isterseniz ezerek püre haline getirin. İçine şekeri ve çekilmiş sakızı da ekleyip yedirin. Şekeri tadına bakarak eklemenizi tavsiye ederim, böylece isterseniz daha az veya çok şekerli yapabilirsiniz. Yuvarlak bir kabın içine kabak pürenizin yarısını yayın ve 1 saat buzlukta bekletin. Buzluktan çıkarıp üstüne kaymağı yayın ve yine buzluğa koyup 15 dakika daha bekletin. Sonra kabağın kalanını da üstüne koyun ve servis edeceğiniz zamana kadar buzluğa koyun. Servis etmeden 5 dakika önce buzluktan çıkarıp üzerine bolca çekilmiş ceviz dökün ve dilimleyerek servis yapın. Benim şimdiye kadar yediğim en güzel kabak tatlısıydı. Sizler de beğenirsiniz umarım.

Etiketler:

07 Kasım 2005

PATLICANLI KÖFTE


MALZEMELER:
1 kg kıyma
Çekilmiş yarım ekmek içi
2 soğan (rendelenmiş)
1 yumurta
Kimyon, karabiber, tuz
1 kg patlıcan (küçük)
Sıvıyağ
200 gr taze kaşar peyniri

YAPILIŞI:
Kıyma, ekmek içi, soğan, yumurta ve baharatları yoğurarak köfte harcını hazırlayın. Patlıcanları soyup bütün olarak sıvıyağda kızartın. (Karnıyarık için hazırladığınız gibi). Patlıcanların saplarını folyoyla sarın.

Bir tabağa köfte harcından alıp yuvarlak olarak açın ve ortasına patlıcanı koyun. Patlıcanı ortasından bıçakla keserek içine kaşar peynirini doldurun ve sonra köfte harcını patlıcanın üstünü tamamen kaplayacak şekilde sarın. Tüm patlıcanları hazırladıktan sonra bir fırın tepsisine dizip (tepsiyi yağlamanıza veya üstüne sos dökmenize gerek yok)150 derecede yarım saat kadar (köfteleri pişene kadar) pişirin.
Patlıcanlı bütün yemekler gibi bu da benim favorilerim arasında. Hem göze hem mideye en iyi şekilde hitap ettiğinden misafirler için de çok uygun bence ;)
Afiyet olsun!

Etiketler:

02 Kasım 2005


EN SEVDİĞİM AYIN BAŞLANGICINDA EN TATLI BAYRAM :)
HERKESE GÜZEL BİR KASIM VE SEVDİLKLERİYLE NEŞELİ BİR BAYRAM DİLİYORUM!!!

01 Kasım 2005

LOKUMLU KURABİYE

Malzemeler:
200 gr tereyağı (bu çok ağır geliyor bana, ben tereyağı tadındaki margarinlerden kullanıyorum)
200 gr krema (marketlerde satılan, bildiğimiz hazır süt kreması)
Aldığı kadar un


Yapılışı:
Ele yapışmayan ama yumuşak bir hamur elde edinceye kadar un ekleyin. (Bu sefer yaparken unu bardakla ekledim ve 2,5 bardaktan biraz fazla un aldı) Yoğurup parça parça 70 mm kalınlığında açın. Çok ince açarsanız hamurunuz hemen yanar çünkü çabuk pişen bir hamur bu. Kare kare kesip arasına lokum koyduktan sonra iki ucundan karşılıklı katlayın. Un serpilmiş tepside hafif ısıda pişirin (100 derece gibi). Fırının ısısı çok sıcak olursa lokumlar fazla eriyip tepsiye yayılıyor. Etrafındaki kurabiye pişene kadar fırında duruyor ve bu da yaklaşık 10 dakika sürüyor. Kurabiyeniz rengini alınca fırından çıkarın. Sonra tabağa alıp üzerine bol pudra şekeri serpin.

"Bunun resimlerini bayramdan önce ekleyecek vaktim olur mu bilmiyorum ama bayramda ikram etmek için yapmak isteyenler olabileceğini düşünerek tarifi yazmak istedim. Bence şeker bayramına çok yakışan bir tat, ne dersiniz?" diye yazmıştım dün, şimdi resmini de ekliyorum. Herkese iyi bayramlar :)

Etiketler: