24 Eylül 2006

Hazine Sandığı Pasta ve Korsan Partisi



Bu sene yedi yaşına giren Alkın’ın doğum gününü kutlamak için İstanbul’a geleceklerini söylediklerinde onun için çok eğlenceli bir kutlama hazırlamak istedim. Çünkü burada ne arkadaşları ne de kalabalık bir aile olamayacaktı. Ben de nasıl bir pasta yapsam derken bu pastayı görünce korsam teması kendiliğinden gelişti. Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki bu pastanın tarifinde kekin veya kremanın tarifinden çok bu şeklin nasıl sağlandığının tarifi önemli. Aslında istediğiniz bir keke ve krema tarifi kullanabilirsiniz. Ve bu görüntüyü sağlamak da gözüktüğünden çok daha basit. Hatta acil bir şeyler hazırlamanız gerektiğinde, çocuğunuz arkadaşları geleceğinde hemen yapabileceğiniz bir pasta. Ben ne kadar hazırlık yapmak istesem de şans o ya cumartesi akşamı doğum günü kutlayacaktık ve cumartesi günü apartmanda ilaçlanma yapılacağı için akşama kadar eve giremeyecektik. Dolayısıyla benim de malzemeleri hazırlandıktan sonra çok hızlı bir şekilde yapabileceğim bir tarife ihtiyacım vardı. Sonuçta bir gün önce gerekli alışverişi yapıp, akşam keki pişirip pastayı da kutlamadan birkaç saat önce bir araya getirdim.
Hazine sandığını hazırlamak için en önemli alışverişi şekerci dükkanında yapıyorsunuz. Tabii benim gibi kendinizi kaybedenlerdesiniz renkli şekerler arasında bu alışveriş biraz abartılabiliyor :) En önemli malzemelerimiz de altın çikolatalar, şeker kolyeler…
Kek için:
175 gr un
1 paket kabartma tozu
3 çorba kaşığı kakao
175 gr erimiş margarin/tereyağı
175 gr toz şeker
3 büyük yumurta
½ çay bardağı sıcak suda eritilmiş çözünebilir fındıklı kahve
(Ben Kahve Dünyasından almıştım, koymasanız da olur)
Süsleme için:
Kakaolu pasta kreması
Altın çikolatalar
Şeker kolye
Küçük bonibonlar
Şerit şeklinde şekerler
Ve istediğiniz kadar süsleyecek şeker, çikolata
Kum için:
7-8 tane sade gofret

Keki hazırlamak için ılınmış margarinle şekeri çırptıktan sonra yumurtayı ekleyip çırpın. Un, kakao ve kabartma tozunu eleyerek karışıma ekleyin. Kullanacaksınız en son kahveyi ekleyin. Eğer çocuklar seviyorsa bunun yerine Hindistan cevizi de ekleyebilirsiniz. bu pastayı hazırlamak için karışımı ya dikdörtgen bir kek kalıbına veya ısıya dayanıklı kare bir kaba dökebilirisiniz. İkisiyle de nasıl yapılacağını anlatacağım. Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede 30-40 dakika kadar, bıçak batırdığınızda temiz çıkana kadar pişirin.
Kek soğuduktan sonra kalıptan çıkarın. Dikdörtgen bir kek yaptıysanız enlemesine ortadan ikiye bölerek alt ve üst keki yaratın, kare bir kap kullandıysanız ortasından bir santimlik bir şerit keserek iki dikdörtgen kek oluşturun. Kalan keki saklayın.
Pastayı hazırlamayı mümkün olduğunca kutlamaya yakın bir zaman bırakın. Ben zamanım olmadığı için hazır kakaolu kek kreması karışımlarından alıp sütle karıştırarak hazırladım. Ama sevdiğiniz herhangi bir kakaolu kremayı hazırlayabilirsiniz.
Alta koyacağını keki ortadan ikiye bölüp altta kalan parçayı çok az kakaolu sütle ıslatın. Kekin üstündeki şekerleri ve kapağı taşıması gerektiği için çok yumuşak olmaması gerekiyor o yüzden çok ıslatarak yumuşatmayın. Az ıslattığınız keke kremadan bir parça sürüp üstüne ikinci parçayı koyun. Sandığın altı oluşmak üzere. Altta kalan kısmın etrafını bolca kremayla kapayın. Kekik üstünde ise sadece kenarlardan görünebilecek yerlere krema sürmemiz gerekiyor ki üstündeki şekerler kremaya bulanmasın. Sonra kremaya çatalla rasgele çizgiler yaparak ahşap etkisi verin. (Başta olmadı gibi geliyor ama aslında oluyor merak etmeyin ;) )

Sandığın altı hazır. Üstüne altın şekerleri serpiştirip kolyeleri etraftan sarkacak gibi koyun. Renk katması için dilediğiniz şekerlerden de ekleyin.
Kekin üst kısmını da kremayla tamamen kaplayın. Tabii yine kapağın içine krema sürmüyoruz, sadece alttaki kekle birleşeceği yere biraz sürüyoruz. Buna da ahşap etkisi verdikten sonra şerit şekerlerle sandığın üstüne iki şerit yapın ve şeritlerin iki yanına da çivileri çakın, yani minik bonibonları dizin. Ve sandığın üstüne yerleştirin. Sandığın arkasına (yani kapakla sandığın birleşme yerine biraz daha krema sürerek çok ayrı gözükmemelerin sağlayabilirsiniz. Alt keke de üstteki şeritlerin devamı gibi gözükmesi için küçük şerit parçaları yerleştirip ortaya da anahtar deliği gibi görünecek bir şeker oturtun. İçindeki çikolata ve şekerler sandığın kapağının kendiliğinden açılı durmasını sağlıyor. Ve işte hazine sandığımız hazır!
Pastamızı başından beri içinde servis edeceğimiz tabakta hazırlamak gerek, çünkü bunu alıp başka bir tabağa aktarmak pek kolay olmayacaktır. Şimdi sadece kumları yapmak kaldı. Gofretleri ve eğer kare kek yaptıysanız kalan kek parçasını mutfak robotundan geçirip pastanın etrafına serpiştirin. İşte kumlar arasında korsanları bekleyen hazine sandığı :) Bizim korsan içindeki şekerlere öyle daldı ki pek pastadan yiyecek yer kalmadı midesinde. Yiyemediği şekerleri içine koyacağı bir kap da bulundursanız pastadan kalana şekerleri kendi sandığına koyup saklayabilir.


Kalan kremayı bir krema sıkacağına doldurup küçük keklerin üzerine sıkıp üstlerini şekerlerle süsleyip, kürdanlara yapıştırdığınız korsan bayraklarını da tepelerine dikerek eğlenceyi devam ettirmek mümkün.

Korsan temasını devam ettirmek için, çocuklara kartondan korsan şapkası, kumaştan göz bandı ve korsan kılıcı vermeyi ihmal etmeyin. Bir de artık korsan olduklarına göre hazine avına çıkmaları lazım. Hatta Alkın kılıcını bile haritayla buldu :)



Hediyeleri evin çeşitli yerlerine saklayıp haritalar hazırlayın. Bırakın çocuklar hediyelerini “Şimdi buradan 5 adım ileri; 1-2-3….” Şeklinde evde gezinerek bulsunlar. Biz duruma uygun peçeteler bulmuştuk haritayı onlara çizdik ama beyaz kağıtları eski çay poşetleriyle ıslatarak eski görüntüsü verebilir ve bunları rulo halinde çocuklara verebilirsiniz.
Siz de kendinizi kaptırırsanız—bizim gibi—başınıza bandanaları takmaktan çekinmeyin ;)

Etiketler:

18 Eylül 2006

Dondurma tadında günler


Güzel bir hafta sonu geçirdim. Sergiler gezdim, sevdiğim insanlarla yemekler yaptım, yemekler yedim. Yeni insanlar tanıyıp sevdim . Upuzun sohbetler ettim. Bence bir hafta sonu için bunlar bile yeterdi. Ama bir de üstüne yeni bir dondurmacı keşfettim ki keyfime keyif kattı.
Beyoğlu'nda yürümeyi hep çok sevmişimdir ama son yıllarda pek de yürünür bir hali kalmadı. O kadar kalabalık ki... Yine de galatasarayı geçip tünele doğru indikçe sakinleşiyor. Sanki o sokağın taşlarına sinen tarih, onca yaşanmışlık nefesinize doluyor. Yoksa insan yürüken hiç bir vitrine de bakmadığı halde niye yüzü gülsün, niye keyif alsın ki? İşte Beyoğlu'nu geçip sevdiğim sakin sokakta yürüken sağ tarafımda bir dükkan gördüm daha önce görmediğim. Dondurmalar o kadar güzel görünüyordu ki kendimi yaklaşıp iyice bir incelemekten alamadım. Dondurmaların görüntüsünden alıştığımız dışında, özel bir şekilde yapıldığı belli oluyordu. Sonunda naneli donduırmayı da görünce dayanamayıp bir top naneli bir top da siyah çikolatalı dondurma aldım. Sonra olanları tarif etmeme imkan yok. Gidip yemeniz gerek ve o ilk kaşığı aldığınızda beni anlayacağınızı sanıyorum. Bugün de otururken "ben o dondurmacıya gitmek istiyorum" diyerek iş çıkışı canımcığımı da Taksim'e sürükledim. Bu sefer Baileysli ve kahveli dondurmaları tattım. Onlardan da çok memnun kaldım. Oturunca dükkanın tarihini ve dondurmaların nasıl yapıldığını da okuma fırsatım oldu. İlk Prag'da açılan dondurmacı ev üsulü dondruma yapıyor ve hiç bir katkı maddesi veya yapay renklendirici kullanmıyormuş. Ayrıca çalışanlar da çok sevimli. İlk gittiğimizde "ben bunların hepsini tatmak istiyorum" dedim diye biraz da çilekliden koymuşlar üstüne "tatmaya bundan başlarsınız" dediler :) Ne şirin değil mi?
Böyle de reklam gibi oldu belki ama beni çok mutlu eden tatları paylaşmak istedim. Sizler de bu keyfi tadın diye. Tabii başka tatlılar da var ama daha onlara sıra gelmedi. Ben şimdilik dondurmaları tatmaya devam edeceğim sanırım :) Mekanın adı Cremeria Milano. Asmalımescit caddesi no:342'de.

Ruhumu besleyenlerden de sizinle paylaşabileceklerim var tabii. Çukurcuma'da Apel Galeri'ye uğrarsanız GDO "tohum" sergisini gezebilirsiniz. Heykeller zaten çok güzel anlatıyor dertlerini ama bir de yaratıcıları Tuğrul Selçuk'la konuşup GDO'yu onun ağzından dinlerseniz hepsi daha da anlam kazanıyor. Kendisi de galeride oluyor.
Bir öneri de fotoğraf severlere. Modern Sanat'ta Gökşin Sipahioğlu'nun yıllarca dünyayı etkileyen bir çok ana tanıklık eden objektifine takılanların bir kısmını görebilirsiniz. Dünya tarihine böylesine tanıklık etmek, tüm o resimleri çeken objektifin arkasında olmak; savaşlara, açlığa, yoksulluğa, ülkeleri karmakarışık olmuş insanlara fotoğraf makinasıyla eşlik etmek nasıl zengin bir hayat yaratmıştır diye düşünmeden edemiyor insan.
Hepinize güzel günler diliyorum :)

13 Eylül 2006

HIRSIZ VAR! GURME.NET YAZILARIMIZI ÇALIYOR


http://www.gurme.net/ sitesine girdiğimde gözlerime inanamadım. Bu insanlar yemek bloglarını otomatik olarak kendi sitelerine kopyalıyor ve yazdığımız her şeyi kendi sitelerinde yayınlıyorlar. Üstelik sadece yemek tariflerini değil yaşamımızla ilgili paylaşımlarımızı da olduğu gibi kopyalamışlar. Bir de yazıların altına sanki biz onlara çalışıyormuşuz gibi ismimiz arkasına “by İskenderiye” diye imza basmışlar. Bu nasıl bir saygısızlık, nasıl bir terbiyesizliktir. Genelde kelimelerle aram iyidir ve kendimi ifade etmekte pek zorlanmam ama şu anda bu gördüklerim karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Daha önce de böyle şeyler olmuştu. Bu hırsızların önüne geçmek mümkün mü bilmiyorum, zira bunu yapan yaptığından utanmaz da. Yaptığı saygısızlığı anlayabilecek olsa zaten böyle bir şeye yeltenmez.
Yazdığımız bu yazılar da otomatik olarak sitelerinde yayınlanmaya devam ediyor, dolayısıyla şu anda kendi sayfalarının başında kendi hırsızlıklarını duyuruyorlar.
Bu interent günlüklerinde bizlerle beraber ev hallerimizi, mutfak günlüklerimizi ve bizi etkileyen bir çok şeyi paylaşanları da bu hırsızlığa tepki göstermeye davet ediyorum. Yaptıklarını kınamak için bu iletişim bilgilerinden faydalanarak, e-posta yoluyla tepkilerimiz dile getirelim.

İbrahim Karaçoban (GURME-NET-COM)
Fevzi Çakmak Mah. Çukurca Sk. No.8 Kadıkoyİstanbul,
34000
0212.265 8565
0212.265 8565
info@iskenderiye.com

"Gurme.net'te yazılarımı çalıyorsunuz!" başlığıyla kendilerine gönderdiğim e-postayı da buraya kopyalıyorum:
Yetkililere,
http://www.benimkucukmutfagim.blogspot.com/ adresinde yayın yapmakta olan sitemdeki yazıların benden izinsiz olarak alınarak Gurme.net adlı sitenizde yayınlandığını tespit ettim. Sadece yemek tarifleri değil, özel hayatımla ilgili yazılarımı da hiç çekinmeden sitenizde yemek tarifi diye yayınlamaktasınız ve hatta bizzat çektiğim fotoğrafları da kullanmaktasınız.
Yaptığınız terbiyesizliğe bir an önce son vermenizi ve yazılarım ile fotoğraflarımı sitenizden kaldırmanızı istiyorum.
Bu yaptığınız hırsızlıktır. Hiç bir hırsızın yaptığı, çaldığını geri verdi diye affedilmez. Ama en azından bu kadarını yapabilir ve hem benim, hem de diğer blog sahibi arkadaşlarımın yazılarını sitenizden kaldırarak işe başlayabilirsiniz.
Gereğinin yapılmasını arz ederim.

06 Eylül 2006

FINDIK TATLISI



MALZEMELER:
7 yumurta
2 fincan pudra şekeri
300 gr fındık
2 fincan un
1/2 fincan eritilmiş tereyağını
1 paket kabartma tozu
Şerbet:
3 bardak şeker
3,5 bardak suyu
½ limon

Babaannemin ünlü tatlılarından biri olan ceviz tatlısını fındığa uyarladım. Telefonda babaannemle acaba fındıkla olur mu konusunda yaptığımız toplantı sonunda bir denemek lazım kararına vardık. Denedim ve iyi ki de denemişim. Herkes çok beğendi. Tam bir bayram tatlısı olmuş dediler. Ağır gibi gözüken ama çok rahat yenen bir tatlı olması da ilgi çekici. ‘Ben hayatta yiyemem şimdi tatlı’ diyenlerin bile koca bir dilimi rahatça yiyebilmeleri bunun kanıtıdır :) Eğer siz de balıktan sonra mutlaka tatlı gerekir diyenlerdenseniz çok iyi gittiğini söylemeliyim. İftarda da oldukça rağbet göreceğine eminim.
Öncelikle yumurtaların beyazıyla sarısını ayırıyoruz. Beyazını kar haline getiriyoruz. Bunun yaygın bir tanımı da ‘kabı ters çevirdiğinizde düşmeyecek’ kıvamda olması.
En sonunda tüm malzemeleri birleştireceğimiz kap olacağından büyük bir kaba da yumurta sarılarını alın ve pudra şekeriyle iyice çırpın. Yarım fincan eritilmiş tereyağını da ekleyin ve çırpın.
Fındıkları ince çekin. Çekilmiş fındıktan 8 fincan kullanacağız ve ölçtüğüm kadarıyla bu 300 gram fındıktan çıkıyor ama esas ölçümüz 8 fincan çekilmiş fındık. Bir tabakta çekilmiş fındık, un ve kabartma tozunu harmanlıyoruz.
Bu fındıklı kuru karışımı yumurta sarısı karışımına ekleyip karıştırıyoruz. Bu noktada elinizde oldukça koyu kıvamlı bir karışım oluyor. Üstüne de kar yapılmış yumurta beyazını ekliyoruz ve mikserle çırpıyoruz. Yumurta beyazlarını ekleyince normal kıvama geliyor :)
Büyük, yuvarlak bir fırın kabını (cam tart kalıbının büyük olanı) çok az tereyağıyla yağlayıp un serpiştiriyoruz ve karışımı içine aktarıyoruz. Isıtılmış fırında 200 derecede 40 dakika kadar pişiriyoruz.
Fırında o pişerken bir tencerede şerbeti hazırlıyoruz.
Bu tatlının yapımında değişik olan bir şey de sıcak tatlıya sıcak şerbet dökecek olmamız. İçine bıçak batırdığımızda temiz çıkınca olduğunu anladığımız keke sıcakken kaynar şerbeti döküyoruz. Hemen şerbeti çekiyor ve fındık tatlımız da hazır oluyor. Ben soğuk yenmesini tavsiye ederim. Soğukken gerçekten çok güzel oluyor. Üstüne çekilmiş fındık serpip kaymak veya kaymaklı Maraş dondurmasıyla servis yapıyoruz. Ben dondurmayı tercih ediyorum.
Dediğim gibi arkadaşlarım bunun tam bir bayram tatlısı olduğunu söyledi yani önemli misafirlerinize yaparsanız olumlu tepkiler alacağınızı söyleyebilirim :) Ayrıca cevizle (ki ben şimdiye kadar hep öyle yemiştim, çok güzel oluyor) ve antep fıstığıyla da yapabilirsiniz.
Afiyet olsun!
(resim biraz karanlık kusura bakmayın, arkadaşlara yemeğe giderken yapmıştım ve sofrada servis yaparken resmi çektik ;) )

Etiketler:

02 Eylül 2006

FINDIK EZMESİ


Tatilden döndüğümde hemen dikkatimi çekti Finduk Zamanı… Birincisi fındığı çok severim, ikincisi projenin yola çıkış amacı güzel.
Fındık krizine girer mi insan? Ben girerim. Tatilde bir adaya gittik denize girmeye, oradaki tesis dışında alışveriş yapılabilecek yer yok. Tutturdum ‘Ben fındık istiyorum’ diye. Motorun gelmesini beklerken zaman geçmedi inanın :)
Fındık çok lezzetli ve çok faydalı bir yemiş olmakla birlikte benim bu ara o kadar faydaya ihtiyacım yok, hatta biraz daha faydalı şeyler yersem sonum hiç iyiye gitmiyor diyebilirim :) Dolayısıyla yediklerimi oldukça azalttım. Yine de fındıklı tarifler aramaya giriştim. O kadar da çok buldum ki. Ama hepsini yapmama, bırakın hepsini sadece merak ettiklerimi yapmama bile imkan yok. Ama ben yemeyecek olsam da arkadaşlarıma götürürüm dedim. Logoyu siteme koyamadım ve eğer bu etkinlik için topluca tariflerin yayınlanacağı bir gün varsa onu da bilmiyorum. Ama o kadar çok fındıklı tarif bulmuşken herhalde aylar boyunca deneyeceğim bir çok fındık lezzeti olacak.

Bu etkinliği ortaya çıkaran olaylar olurken ve sürekli Fiskobirlik lafını duyarken benim de aklıma yıllar önce yediğim bir şey geldi. Bir arkadaşımız tatil zamanı memleketine gitmiş ve dönüşte bize kapaklı çay bardaklarında Fiskobirliğin fındık ezmesinden getirmişti. Aklıma düştü o lezzet ve hemen markete gittim. Çay bardağında olandan yoktu ama büyüğünü bulup aldım. Bu öyle krema kıvamındaki fındık-fıstık ezmesi diye satılan şeyler gibi değil. Bildiğiniz çekilmiş fındıkla dolu kaşıklar yiyorsunuz. Mmmm, anlatması bile güzel. Ama bu fındık ezmesi her yerde bulunmayabilir tabii. Bu kadar anlattıktan sonra canı çekip de bulamayacak olanlara haksızlık olur sonra… Eğer kendiniz yapmak isterseniz de aslında çok basit yapımı. Bir mutfak robotu gerekiyor sadece.

Malzemeler:
300 gr kavrulmuş fındık
½ çay kaşığı tuz
¾ çorba kaşığı pudra şekeri
Kavrulmuş fındıkları mutfak robotuna yerleştirin ve 3 dakika kadar robotta parçalayın. Margarin gibi bir kıvama gelmesi gerekiyor. Tabii içinde çekilmiş fındıklar kalacak :) Yavaş yavaş şeker ve tuzu ekleyin. Eğer robot çalışırken üstünden malzeme koyabildiğiniz bir yeri varsa oradan ekleyerek robotu hiç durdurmayın. Kenarlara yapışan karışımı bir spatulayla tekrar kaba doğru itin. 7 dakika kadar robotta çekin.
Kakaolu Fındık Ezmesi için: 300 gr fındık, 125 gr pudra şekeri, 3,5 çorba kaşığı kakaoyla aynı işlemi yapabilirsiniz.
Baharatlı Fındık Ezmesi için: 300 gr fındık, 125 gr pudra şekeri, 35 gr pudra şekeri, ½ çorba kaşığı tarçın, isterseniz ½ çorba kaşığı da yenibahar ekleyip yine aynı tarifi kullanabilirsiniz.
Fındıklar çekildikten sonra diğer malzemelerin eklenmesi diğer tariflerde de geçerli. Eğer bundan daha kıtır olsun istiyorsanız, ezmeniz hazır olduktan sonra 40 gr kadar çekilmiş fındık ekleyebilirsiniz.

Ondan sonra ister kaşıklayın, ister ekmeğinize sürün, isterseniz tatlılarınız da kullanın.
Fındık ezmesi kapaklı bir kapta, dolapta 3 ay kadar durur. Bu arada üstüne biraz yağ çıkabilir ama bu normal. Siz tadını çıkarmaya devam edin :)

Etiketler: