27 Ağustos 2007

KAVUNDA MEYVE SALATASI


Bu aslında çok basit bir yaz ikramı. Basit olduğu kadar da çekici ve etkili. Küçük bir kavunu alıp ortadan ikiye kesiyorsunuz. Tabakta düz durması için iki yarımın da altlarındaki yuvarlak kısmı kesiyorsunuz. Çekirdeklerini çıkardıktan sonra kavunun içini biraz oyuyorsunuz. Dilediğiniz gibi bir meyve salatası hazırlayıp, kavunların için dolduruyorsunuz. Üstlerine bir top sade dondurma ve biraz çekilmiş antep fıstığı ve fındık koyuyorsunuz. Ve işte servise hazır. Götürdüğünüzde tabakları görenler “Ne yaptın sen?” diye yemek için sabırsızlanıyor. Oysa tek yaptığınız biraz meyve doğramak. Bu sıcakta daha ne olsun, değil mi?

Etiketler:

22 Ağustos 2007

ANTALYA LEZZETLERİ


Kısa bir Antalya gezisinden döndüm. Deniz çok güzeldi, buralardan uzakta olmak çok güzeldi. ruha iyi gelen deniz kokusu ve dağ manzarasıyla iç dinginliği bulmak çok güzeldi. geri dönüp çalışmak zor gerçi. Oraları bırakıp dönünce, orada öyle bir hayat olasılığı kafasına takılan insan nasıl dönsün arabaların, yolların, şehir sıcağının içine? Ama dönülüyor. Dönünce evin de özlendiği anlaşılıyor. İçte ufak bir özlem kalıyor ama hayat kaldığı yerden devam ediyor.

Antalya’ya özgü tatlarla ilgili bir yazı tesadüf eseri elime geçince ilk ilgimi çeken yanık sütten dondurma oldu. Tadına bakılacaktı, kesin! Kafaya koydum. Ama bir türlü bulamadım. Yürüdük yürüdük denk gelemedik, taksiciye rica ettik yanlış yere götürdü. Tam son gün, uçağa gitmeden önceki son saat, Antalya’daki arkadaşlarımız bizi alıp önce Antalya’nın o meşhur tahinli piyazını yemeye sonra da dondurmacıya götürdü. Bu arada başka yerlerde de tahinli piyaz yemiştim ama en güzelini o gün götürdükleri Şişçi Ramazan'da yediğimi söyleyeyim. Ben de böylece o kadar aradıktan sonra tadına bakabildim. Açıkçası beklediğimden çok daha güzeldi tadı. Dibini yaktıkları sütten yapıyorlarmış. Sade ve çikolatalı seçenekleri var. İkisinden de aldım. Ve o dibi tutmuş sütün tadı nasıl da güzeldi :) Şimdi de canım çekip duruyor ama ne yapalım? Hayatın bazı tatları bazı anlara, bazı yerlere özgü kalınca güzel. Büyüsünü bozmamak lazım. Antalya’ya gidenler, Akdeniz Dondurma’ya bir uğrayın bence. Tabii benim gibi değişik lezzetler peşinde koşmak istiyorsanız...

Bir de her yerde karşıma çıka Yenigün marka reçeller vardı. Çarşıda gezerken esas yerine rastladım. İçeri girip alışveriş yaptım. Tabii gönül her şeyi almak istiyor. Ama kararımı bergamot reçeli, karpuz kabuğu reçeli ve limon çiçeği reçelinden yana kullandım. %65 meyveden yapılmış hediyelik olanlardan aldım. İnsan kendine de alırken özenmeli, değil mi? Ancak başkasına mı hediyelik alınır? Şaka bir yana meyve oranı fazla olanı seçtim tabii ki. Bir de kurutulmuş bergamot kabuğu aldım. Çayıma katıp güzel güzel kokutacağım :)
Reçellerin tadına bakınca en çok limon çiçeği reçelini sevdim. Tabii her gün sevdiklerim değişebilir, o ayrı.
Sizinle bu lezzetleri paylaşmak istedim. Aklınızın bir kenarında dursun. Yolu düşenlere lezzet rehberi olsun.

07 Ağustos 2007

ANNEMİN DOĞUMGÜNÜ PASTASI :)



Pasta her şeyi söylüyor aslında, değil mi?
Yapım aşaması oldukça maceralıydı gerçi... Detaylar en kısa zamanda...
Ama bu hiçbir zaman fazla söylenemez, değil mi?

ANNECİĞİM SENİ ÇOK SEVİYORUM, İYİ Kİ VARSIN!!!

Anneme doğum günü pastası yapmayı çok önceden beri istiyordum. Neli olsun, süsü püsü nasıl olsun diye düşünüyor ve bir çok tarife ve resme bakıyordum. Bir yandan da çok yoğun bir çalışma programım vardı. Ama ne kadar mantıklı olsa da bir türlü elim varıp da hazır pandispanya karışımı alamadım. Çünkü çok özel olsun, tam istediği gibi olsun istedim. Gerçi annemim neyi sevip neyi sevmediğini bilsem de, sonradan keşke sorsaydım demeyeyim diye neli düşündüğümü söyledim, nasıl istersin diye sordum. O da normal pandispanyaları değil, ıslak kek gibi şeyleri sevdiğini söyledi. Bir de annem pastada pek bir şey sevmez. Frambuaz, vişne gibi şeyleri çikolatayla sevmez, kıtır kıtır şeyleri toptan sevmez. Yerken hep ayırır. Sonuçta yuğun çikolatalı bir keki olan ve yoğun kahve aromalı çikolata ganajla kaplanmış içinde ufalanmış fındıklı bir pasta yapmaya başladım. Keki için oldukça çaba harcadım. Ve fırından çıkınca “iyi ki de böyle yapmışım dedim”. Geri kalan işlerimi bitirdiğimde saat 23:30 olmuştu. Ben de ganajımı yaptım, fındıkları ufaladım. Pandispanyayı ortadan ikiye kestim, üst parçasını alıp yana koydum. Veee... Koymamla 5 parçaya ayrılması bir oldu. Ne kadar üzüldüğümü anlatmam mümkün değil sanırım. İçine oldukça çok malzeme koyduğum, bir dolu zaman harcadığım kek parçalanmış, hazırladığım ganaj ve fındıklar öylece kalmıştı. Eh, yapacak bir şey de yoktu. Hiç değilse evde yeriz deyip, arasına ganajı sürdüm be pastanın üst parçasını iyice ganajla kaplayıp belki biraz yapışır da bizim yiyebileceğimiz hale gelir diye dolaba kaldırdım ve yattım. Mecburen hazır pasta alacaktım.
Sabah keki çıkardığımda öyle güzel yapışmıştı ki ganajla, anneme de sorduktan sonra hazır pasta almaktansa onunla bir şey yapmaya karar verdim. Biraz daha krema kaplayım şeker hamuruyla süsledim. Bu keki asla pasta yapmak için kullanmanızı önermediğimden tarifini ayrı bir başlık altında yazacağım.

Süsleme içinse beyaz şeker hamurunu çok az mor jel gıda boyasıyla renklendirdim. Pastadan büyük olup etrafını kaplayacak şekilde yağlı kağıt üzerinde açtım. Şeker hamuru açarken altına mutlaka yağlı kağıt seriyorum. Ne kadar nişasta serpseniz de tezgahtan ayrılırken delikle olabiliyor. Ama yağlı kağıttan çok rahat ayrılıyor. Sonra beyaz hamuru dikdörtgen şeklinde açıp gıda boyası kalemiyle üstüne yazıyı yazdım ve pastanın kenarına serdim. Kelebekler ve çiçeklerle süsleyip, altına bir pembe şerit geçtim. Ve annemin pastası hazır!
Annem çok mutlu oldu, tadını çok beğendi. Herkes de tadını beğendi. Tabii çikolata veya kahve sevmeyenler dışında ;) Böylece bu maceranın sonu da gülücükle bağlandı...

Etiketler: