27 Nisan 2006

ONLARA KİTAP OKUMANIN MUTLULUĞU


Birkaç saat önce beni çok mutlu eden birşey oldu:) Tea Time yemek blogunda bir link gördüm iki gün önce. Bu linkin logosunda “Onlara bir kitap oku” yazıyordu. Bu logoyu gördükten sonra iki-üç saatim görme engelli insanlar için kitap okuma gönüllüsü olmakla ilgili sitedeki yazıları okumakla geçti. O kadar etkilenmiştim ki tekrar tekrar okuyordum. Belki benim gibi çoğunuz bilmediği bir sistem varmış. Görme engelliler için Beyazıt Kütüphanesi’nde hazırlanmış olan seslendirme odalarında kitap okunabiliyormuş. Yine de bu birçok insan için gidilemeyecek bir yol, olmayan bir zaman... Buna da bir çözüm bulmuşlar ama. Bilgisayırınıza indirdiğiniz bir programla evde istediğiniz bir kitabı sesinizle gözü olacağınız insanlar için okuyabiliyorsunuz. Her aşamada size sonsuz destek veriliyor, yardımcı olunuyor. Bu kayıt kütüphanede yerini alıyor.
Hemen böyle bir işe girişmek istedim ve belki başkalarını da benim kadar heyecanlandırır diye ilgilenebilecek tüm arkadaşlarıma e-posta yoluyla bu olanağı duyurdum. Kendini bilen her insan yaşamda hiçbir şeyin kesin olmadığını, sahip olduğumuz hiçbir şeyin daima bizle kalacağının garanti olmadığını bilir ve kendi sahip olduklarına sahip olmayanları kendinden ayırmaz. İncecik bir çizgide yatar elimizdekileri kaybetmek. Ben böyle düşünüyorum. Hep böyle düşündüm. Bu yüzden benim de herhangi bir gün, birdenbire özürlü tabir edilen bir insan olabileceğimi hiç unutmadım. Göremesem diye düşündüğümde hep kitap okuyamamak geldi aklıma. Tabii bu belki çok küçük bir parçası ama aklıma o gelir hep. İşte o yüzden bu kadar etkilendim belki bu çalışmadan.
Ama öyle güzel birşey oldu ki, henüz sesimle kimseye göz olmadan kocaman bir köprü yaratmakta çok önemli bir rol oynamışım bilmeden. E-posta attıklarım arasında eski iş yerimden arkadaşlarım da vardı. Böylece NTV’deki arkadaşlarıma kişisel olarak attığım bu mesaj bir habere konu olmuş. Benim haberim bile olmadı. Ama bugün bana bir teşekkür geldi canım arkadaşım Fevzi’den. Attığım mesaj sayesinde haberleri olan kitap okuma gönüllülüğünü haber yapmışlar ve binlerce insan katılmak istemiş bu okuma işine.
Bu kadar etkilendiğim birşey için haberim bile olmadan böyle bir etki yaratmaktan ne kadar mutlu olduğumu anlatamam...
Belki yukardaki yazı yazabileceğim en iyi yazı değil, belki hataları vardır. Sadece ne kadar duygulandığımı, ne kadar sevinç duyduğumu, birilerine yardımcı olma yolunda bir köprü yaratmakta zincirin bir halkası olma hissinin güzelliğini paylaşmak istedim...
http://onlarakitapoku.blogspot.com/
http://www.seslikitapgonulluleri.com/

24 Nisan 2006

YE#10 ÇİLEK


Sıra geldi yemek etkinliklerinin onuncusuna yani YE#10’a. Aylar önce mayıs ayı bana düştüğünden beri ne yapabilirim diye düşündüm. Tabii öncelikle sevdiğim birşey olmasını istedim. Ama bundan da önemlisi o mevsimin, o ayın meyvesi, sebzesi olsun istedim. Artık hiçbir şeyin mevsimi kalmadı belki, belki son 10-15 yılda doğanlar hangisi kış meyvesi hangi yaz meyvesi ayrımını bilmiyorlar. Ama herşey zamanında, doğalken güzel. Ve sanırım yazın gelişini müjdelemeye çilekten daha yakışan bir meyve olamazdı :)
Çilek biraz da bahar gibi gelir bana. Nasıl ki bahar o sıcaklığının içinde hâlâ biraz serinlik, biraz yağmur barındırırsa çilek de hem tatlıdır, hem de aslında çoğumuzun göz ardı ettiği bir ekşilik barındırır tadında. Nasıl ki sıcağı veya soğuğu sevmeyenler olmasına rağmen baharı sevmeyen pek bulunamazsa çileği de sevmeyene rastlamak pek kolay değildir.

Ben bütün bunları düşünürken blogları çilekli tarifler renklendirmeye başlamıştı ve ben bunları sadece düşünürken bile kase kase çileği bazen dondurmayla, bazen pudra şekeriyle yemeden duramadım :) Demek ki doğru bir seçim yapmışım dedim kaşığımda uzayan maraş dondurmasıyla çileğe bakarken :)
Evdeki en basit malzemelerle bile günümüzü renklendiren tatlılara dönüşebilen çilek bu ayın yemek etkinliğine konu oldu. Mmmmhhh şimdiden sabırsızlanıyorum son derce yaratıcı ve dayanılmaz lezzette olacağını bildiğim tarifler için...
Etkinliğe tariflerinizle renk katmak isterseniz yapmanız gereken tarifinizi 15 Mayıs 2006 tarihinde sitenizde yayınlamak, aynı gün linkinizi ve katıldığınız şehri tugceebesek@yahoo.com adresine yollamak.
Mayısın 15’inde çilekli tariflerle buluşmak üzere...
Logonun kodunu resim olarak aşağı ekliyorum, üzerine bastığınızda daha büyük görebilirsiniz.

22 Nisan 2006

MAHLEPLİ ÇÖREK


Sabah uyandığımda kahvaltı için tuzlu birşeyler yapmak istedim. Evdekilerin fırndan gelen kokularla uyanması ve “Mmmmmh, pastane gibi kokuyor” demesi çok hoşuma gidiyor. Ve evi pastane gibi kokutan o muhteşem şey de mahleptir. Sıcacık ve lezzetli bir koku yayar, ben de bayılırım... Sonuçta mahlepli çörekler yapayım dedim. Hem çok uğraştırmaz diye de düşündüm. 200 gr margarin, 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı toz şeker, 1 tatlı kaşığı mahlep, 1 paket kabartma tozu ve aldığı kadar un koyup yoğurarak hamuru hazırladım. Kahvaltıya yetiştirme derdinde olduğumdan şekil vermeye pek zaman harcamadım.
Bir kısmını sadece hamurdan kopardığım parçaları yuvarlayarak, bir kısmını da hamuru elimde şerit gibi yuvarlayıp iki ucunu birleştirerek halkalar oluşturarak şekillendirdim. Üzerlerine bir yumurtanın sarısını sürüp çörek otu ve haşhaş tohumuyla süsledim. 170 derece fırında 25 dakika kadar pişti. Ve kahvaltımıza renk kattı :). Yalnız halkaların tadını daha çok sevdim. Benden başkası arada bir fark olduğunu düşünmediyse de bence bu hamuru çubuklar veya halkalar şeklinde pişirmek daha iyi. :)
Belki haftasonu için tuzlu tarifi arayan birilerine yardımcı olurum diye düşünüp, aslında çokça bilinen bu tarifi yazayım dedim. Herkese iyi hafta sonları!

Etiketler: ,

15 Nisan 2006

BEYAZSIZ PORTAKALLI KURABİYE


MALZEMELER:
1 yumurta
½ çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı pekmez
½ çay bardağı yoğurt
2-3 bardak tam buğday unu
½ paket kabartma tozu
½ çay bardağı ayıklanmış antep fıstığı
½ çay bardağı küp küp doğranmış portakal şekeri
½ çay bardağı damla çikolata

Evde yiyecek hazır birşeyler bulunması her zaman iyidir. Eh bir kavanozda duran kurabiyelere de kimse hayır diyemez. Aslında kaya kurabiye yapsan da dursa denmişti bana ama malum yaza doğru yol alırken yağlı, şekerli hamur işlerinden uzak durasım var. Evde çay yanına atıştırmalık duracak şeylerin biraz daha sağlıklı olmasında sakınca yok dedim ve kendimi mutfağa attım.

Yumurta, yağ ve pekmezi çırptıktan sonra yoğurdu ekleyip tekrar çırpıyoruz. Antep fıstıklarının kabuklarını güzelce ayıklayıp, çok küçük olmayacak şekilde kırın. Portakal şekerlerini, fıstığı, damla çikolatayı, unu ve kabartma tozunu ekleyip hamuru yoğuruyoruz. Dilerseniz biraz tarçın da ekleyebilirsiniz. Aslında tüm kurabiyelerde olduğu gibi bunda da alabildiği kadar un ölçüsü var ama yaklaşık olarak 2-3 bardak un alıyor. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elinizle yassılaştırarak yağlı kağıt serilmiş tepsiyeye dizin. 220 dereceye ısıtılmış fırında 15-20 dakika kadar pişirin.

Hazırlaması da pişirmesi de uzun zaman almıyor. Yaklaşık yarım saate kurabiyelerinizi fırından almış oluyorsunuz :)
Afiyet olsun!

Etiketler:

14 Nisan 2006

MEYVELİ TAVUK


MALZEMELER:
500 gr tavuk göğüs (kuşbaşı/sotelik)
2 dilim kurutulmuş ananas
2 dilim kurutulmuş mango
2 dilim kurutulmuş papaya
(meyvelerin tazesini de kullanabilirsiniz)
½ çay bardağı soya sosu
1 kaşık salça
½ beyaz soğan
1 diş sarımsak
1 çay kaşığı fesleğen
1 çay kaşığı kırmızı biber


Bazı kuruyemişçilerde satılan kuru meyveler ne zamandır gözüme takılıyor. Alıp ne yapabilirim diye düşünüyordum. Sonunda geçen gün otobüsten 3 durak erken inip, eve kadar yürümeyi de göze alarak kuru meyvelerden aldım. Ananas, mango ve papayayı seçtim. Ve bunları da bir tavuk yemeğinde kullanmaya karar verdim. İnternette biraz araştırınca tatlı-ekşi tavuk tariflerinin çoğunda ananas olduğunu gördüm. Ama ben yine da kafama göre yapmaya karar verip, bir yandan da “acaba çok mu deneysel oldu?” diye korkarak giriştim işe. Sonuçta bana ananaslar biraz tatlı geldi ama tabaklarda hiç yemek kalmadı :) Ve meyve olarak tüketmeye bir türlü alışamadığım mango bu yemeğe en yakıştırdığım meyve oldu. Tabii tatlı-ekşi tavuk severler sanırım bu yemekte tüm meyveleri sevecekler. Ben kuru meyveleri kullanma amacıyla yola çıktığım için bunları kullandım, siz tazelerini de kullanabilirsiniz diye tekrar hatırlatarak tarife geçeyim.
Tencereye bir miktar riviera zeytinyağını ve tavuk etini koyup yüksek ateşte ara sıra karıştırarak soteleyin. Tavuklar pişmeye yaklaşınca yemeklik doğranmış soğanı, sarımsağı ve fesleğeni ekleyin. Tavuklar nar gibi olucaya kadar (bu tabiri de çok seviyorum ;) ) pişirip çok küçük olmamak kaydıyla doğradığınız meyveleri ekleyin. Sonra bir bardakta salçayı suyla ezin, soya sosu ve kırmızı biberi de karıştırarak hazırladığınız karışımı yemeğe ekleyin. Meyveler yumuşayana kadar pişirin. Ve yemeğiniz servise hazır :)

Etiketler:

01 Nisan 2006

MUZLU ÇİN KURABİYESİ


MALZEMELER:
450 gr un
60 gr tereyağı
60 gr margarin
125 ml su
1 yumurtanın sarısı
Pudra şekeri (üstüne serpmek için)
2 büyük muz
75 gr kuru kayısı
Bir parça muskat rendesi
1 çorba kaşığı portakal suyu

Bu tarifi Essential Cooking kitaplarının 'Chinese' konulu olanından buldum. İçinde yumurta olmaması, suyla yapılması ilginç geldi. Açıkçası tadı nasıl olacak emin değildim ama özellikle hamuru çok beğenildi. Yapılışı şöyle:
Un ve yağı ekmek kırıntısı gibi olana kadar yoğuruyoruz. Daha sonra suyu ekleyip tekrar yoğuruyoruz. (Ben içine çok az pudra şekeri koydum tatsız olur diye korktuğumdan ama tarifte yok ve özellikle şekerli olsun istemiyorsanız koymanız gerekmez)Hamuru streç filme sarıp yarım saat buzdolabında dinlendiriyoruz.
İçini hazırlamak için muzları çatalla ezin ve küçük küçük doğradığınız kayısıları, bir parça muskat rendesini, portakal suyunu ekleyip karıştırın.
Hamuru dolaptan alınca tezgahta açarak yuvarlaklar kesebilir veya ceviz büyükülüğünde parçalar koparıp elinizle açabilirsiniz. Ben elimle açmayı tercih ettim. Hamurda kabartma tozu olmadığı için hamur açtığınız kalınlıkta kalıyor. Dolayısıyla çok ince açmamaya dikkat edin. Hamurun içine muzlu karışımdan koyup kapayın. Yağlı kağıt serdiğiniz (veya yağlayıp un serptiğiniz)tepsiye dizin. Üstlerine çırpılmış yumurta sarısından sürüp 185 dereceye ısıtılmış fırında 25 dakika pişirin.
Fırından çıkan kurabiyelerin üstüne pudra şekeri dökün.
Afiyet olsun!

Etiketler: