18 Haziran 2008

PEYNİRLİ KEK VE ÇİÇEK KURABİYE

Yeni mutfağımda büyük keyifle yaptığım, ilk hediyeliklerim :) Bir küçük hanımın doğumgünü için yapıldı bunlar. Küçük prensesler çok sevdi :)



Çocukların doğum günlerinde onları mutlu edecek renkli şeyler olması hoşuma gidiyor. Bunlar da benim çiçek kurabiyelerim. Şeker hamuru süslemesi veya royal icing'le uğraşacak vakit olmadığında (bu sıcakta zaten zor oluyor süslemeler) hamuru renkli yaparak güzel sonuçlar elde edilebiliyor. Hem de dar vakitte bile küçükleri sevindirecek bir şey ortaya çıkabiliyor. Mesela ben önce sadece tuzlu keki yapmıştım ama sabah içime sinmeyince, öğlen 13:00'de olacak doğumgünü için kollar sıvayıp bu kurabiyeleri yaptım. Sonuçta hem benim için rahat etti hem çocuklar eğlendi :)
MALZEMELER:
1 yumurta
250 gram margarin
1,5 su bardağı pudra şekeri
1 paket kabartma tozu
4 su bardağı un
Pembe-mor gıda boyası
Süslemek için:
Süsleme şekeri
veya
Toz şeker

Kalıpla kesilecek kurabiyelerin piştikten sonra çok fazla kabarıp şeklini kaybetmeyecek tarifleri olması gerekiyor. Bunu ilk kez denedim ve hoşuma gitti. Kurabiyeleri renkli veya gıda boyanız yoksa sade yapabilirsiniz, istediğiniz kalıpla şekillendirebilirisiniz. Gerçi pek çok markette çok uygun fiyata kalıplar var ama kalıp bulamıyorsanız bir bardağın ağzıyla da kesebilirsiniz.
Margarini oda sıcaklığına getiriyoruz. Kalıpla kesilen tüm kurabiyelerde olduğu gibi margarin ve şekeri iyice çırpıyoruz. Daha sonra un ve kabartma tozunu ekliyoruz. Bu arada esans vermesi için dilediğiniz bir lezzeti seçip kurabiyeye ekleyebilirsiniz. Limon veya portakal kabuğu rendesi, zencefil, tarçın gibi baharatlar, vanilin veya hazır esanslardan kullanabilirsiniz. Hamuru yoğurduktan sonra ikiye bölüyoruz ve iki yarısını ayrı renk gıda boyasıyla renklendiriyoruz. Çay kaşığının arkasıyla bir parça gıda boyası ve bir damla su koyarak hamura iyice yedirene kadar yoğuruyoruz. Bu tip hamurların soğuk olması rahat şekil almasında çok önemlidir. Hele bu sıcak havalarda, hamur yoğrulup renklendirildiği sırada iyice yumuşamış oluyor. Daha rahat açmak ve kesmek için streç filme sarıp yarım saat buzdolabında dinlendirmekte fayda var. Daha sonra tezgahı unlayıp hamuru açıyoruz ve kalıplarla kesiyoruz. Diğer renk hamurdan da çiçeklerin ortalarını yapıyoruz. 180 dereceye ısıtılmış fırında 15-20 dakika kadar pişiriyoruz. Hamuru renkli kullanıyorsanız üstlerinin kızarmamasına dikkat edin derim. Normal bir kurabiyede biraz kızarması daha hoş gözükürken renkli hamurların rengi bozuluyor. Kurabiyeleri fırından çıkarınca üzerine renkli veya normal toz şeker (isteğinize göre tarçın) serpiştirip soğumaya bırakıyoruz. Soğuduktan sonra servis tabağına alıp küçük hanımların huzuruna sunabiliriz :)


Peynirli kek. Bu, tuzlu olarak ikram etmeyi en sevdiğim şey. Yapması pratik ve yenmesi de rahat. Börek gibi çatal bıçak gerektirmiyor ve poğaça gibi tek tek yapmakla uğraştırmyor. Bir de ben tadını seviyorum, gerisi bahane :)

Malzemeler:

3 yumurta

1,5 su bardağı yoğurt

1 bardak zeytinyağı

3 su bardağı un

1 paket kabartma tozu

1 tabak ufalanmış beyaz peynir

Dereotu, nane, kekik, maydanoz (hangisini severseniz, ben hepsini koyuyorum)
2-3 taze soğan

Önce yumurtaları çırpın. Yoğurdu ve zeytinyağını ekleyip tekrar çırpın. Sonra unu eleyerek ekleyin. En son kabartma tozunu ekleyip çırpın. Çatalla ezdiğiniz peyniri, ince doğradığınız yeşillikleri ve taze soğanı ekleyip karıştırın.Yağlanmış kek kalıbına veya herhangi bir fırın kabına koyabilirsiniz. Üzerine susam veya dereotu serpiştirerek süsleyebilirsiniz. 200 dereceye ısıttığınız fırına koyup pişene kadar (kabaracak, üstü pişecek, çatal batırdığınızda kuru çıkacak) pişirin. Fırından aldıktan sonra soğumaya bırakın. Gerçi tadı ılıkken de güzel oluyor ama kekleri soğumadan kesmek pek iyi olmuyor. Soğuyunca dilediğiniz gibi keserek servis yapabilirsiniz.

Etiketler: ,

07 Haziran 2008

YENİ


Uzuun bir süre sonra herkese yeniden merhaba :)
Bu aralar hayatım hep yenilerle, hep ilklerle dolu...
Açıkçası evli olmanın hayatımda pek bir değişiklik yapmayacağını düşünüyordum. Ta ki o "evet"ler ağzımızdan çıkana kadar. Hele o hazırlık süreci... O sırada bırakın değişikliği aklıma getirmek, sanki her şey büyük birer sorundu. Her şey canımı sıkıyor, her şey sinirimi bozuyordu. Hani doğum günlerinde insanların hep biraz morali bozuk olur ya, sizin için çok özel olsun istersiniz her şey, ama hayat öyle akmaz. Onun çok uzatılmış bir versiyonu gibiydi hazırlık süreci. Ben sakin bir insanımdır aslında, ve hatta sinir bozucu olabilecek derecede her şeyde küçük bir mutluluk yakalayıp gülümsemek için sebepler bulurum. Ama bu süreçte demek ki herkes aynı şeyleri yaşıyor kaçınılmaz olarak. Ama biraz fazla, ama biraz az. Şimdi tam düğün mevsimi, bu yazıyı okuyup da şu dediklerime “Ah bilmez miyim?” diye iç geçiren, bu günler hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, bundan sonra yazacaklarımı çook uzak gören bir çok kişi olduğuna eminim. Bence en önemlisi eşinizin de ailelerinizin de sizler kadar heyecanlı ve gergin olduğunu, herkesin en iyisi olsun diye uğraştığını ve çıkan sorunlarda arada kalanların da çok yıprandığını aklınızda tutup biraz kendinizi kontrol altında tutmak ve daima saygı ve sevgiyle yaklaşmak. Bu her zaman yapılamayabiliyor, o zaman da hatanızı kabul edip düzeltmeye çalışmak gerekiyor. Çünkü sizin yüzünüzdeki ufacık bir gülümseme herkesi mutlu ediyor. Nedense gelinler böyle biraz (!) nazlı oluyor :) Ama sonra o gün geliyor...
O gün sabah bile evlenecek olmam çok uzak bir zaman gibi geliyordu. Sanki hayatta herhangi bir zaman çok uzakta olabilirmiş gibi... Her beklenen gibi bir anda ne olduğunu anlamadan zaman, burnunuzun dibinde bitiveriyor. Sonra o heyecan :) Onu anlatmama imkan yok. O heyecan zamanı nasıl yavaşlatıyor, her adımınızın upuzun oluyor, saniyeler upuzun oluyor. Yürüdüğünüz yol, ağzınızdan çıkan her söz sanki saatler sürüyor. Ve sanki siz kendinizde değil de başka yerdeymişsiniz gibi, bir hayal gibi geçip gidiyor. Neyse ki teknoloji var, sonradan izleyince görüyorsunuz o hatırlamadığınız anları, aynı heyecan tekrar içinizi kıpırdatıyor. Sonra bir dakika içinde “evli” oluyorsunuz... Aylarca süren hazırlıklar, koşturmaca, gerginlik, heyecan... Bir dakikada “karı-koca” ilan ediliyorsunuz. Düğünde fark ediyorsunuz ki, bir anda her şey geçmiş, ne heyecan ne gerginlik, ne “nasıl olacak” endişesi... Artık “sizin gününüz” olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Hani “hiçbir şey değişmeyecekti” ya... Onun yalan olduğunu anlıyorsunuz. Yüzünde garip bir gülümseme çakılı kalıyor. Hem de günlerce. Sonra hayat normal akışında devam ederken ara sıra aklınıza geliyor, anlamsız yerlerde yine o gülümseme gelip suratınıza konuyor :) Artık sanki hayat daha güzel, daha mutlu, sanki artık her şeyi yapmaya gücünüz yeter gibi geliyor... Artık tüm ailenizle bağlarınız bambaşka oluyor. Tüm aile büyüklerinin bakışından anlıyorsunuz ki artık farklı birisiniz. Artık onlardan birisiniz... Teyzeler, ananeler, halalar... Hepsine daha yakınsınız... Bir dakikada, bir “evet”le bir ömre neler oluyor, nasıl da hayat değişiyor, nasıl da güzelleşiyor... Artık hiçbir şey sorun gibi gelmiyor. Her şey bir şekilde hallolur diyorsunuz. Yüzünüzde ara sıra açıp yok olan bir gülümsemeyle hayata devam ediyorsunuz.

Şimdi yeni evim, yeni mutfağım, yeni balkonum, yeni manzaram, yeniden keşfedilen sevgi bağları, misafirlerle şenlenen bir ev... Şimdi yeni mutfağımda, daha keyifle pişiyor her şey. Sanki kendime ait yeni bir dünyam var... Yeni mutfağımdan yeni lezzetler yine bu sayfada okurlarını bulacak...